17 Haziran 2012 Pazar

Antik Yunanda Ezoterizmin Kuruluşu

MÖ. 8. yüzyılda başlayıp MS. 5. yüzyılda biten devrede eski Yunan ve Roma kültlerini içeren felsefeye antikçağ felsefesi denir. Aslında antikçağ felsefesi de ilkçağ felsefesinin içindedir ve klasik ilkçağ felsefesi adını alır. İlkçağ felsefesinin içinde antikçağ felsefesi dışında Uzakdoğu, Hint, Mısır, Sümer, Akad, Babil, Asur, Hitit, Fenike, İsrail, Pers, Kartaca gibi  kültler de bulunur.
Yunan felsefesi, klasik sıralamaya göre MÖ. 600 yıllarında ilk filozof sayılan Thales ile başlar, MS. 529 yılında politeist Neoplatonculuğun son sığınağı olan Atina okulunun kapanması ile son bulur.
Yunan Panteoununu Homeros Hesiodos dini oluşturdu. Homeros bir ozan veya ozan okulunun adıdır. İliada ve Odysseia Homeros'un MÖ. 750 ve 700 tarihli eserleridir. Hesiodos ise ilk teologdur. MÖ. 700 yıllarında yaşayan Hesiodos'un eseri de Teogonia'dır.
İlk özdeksel gerçeklik olan Gaia, evrenin yaratıcısı olan dişi ilkedir. Gaia, erkek ilkeler olan gök Uranus ve deniz Pontus'u yarattı. Gaia, önce Uranus ile birleşip yersel ve göksel tüm varlık ve tanrıları meydana getirdi. Uranus, doğan çocuklarından tiksinip hepsini Gaia'nın karnına tıktı. Gaia, oğlu Kronos'a babası Uranus'un erkeklik organını kestirdi. Böylece Kronos, evrenin egemenliğini babasından almış oldu. Kronos da kendi çocuklarını yutuyordu. Kronos'un oğlu Zeus, Gaia'nın yardımıyla babasından kurtuldu ve tahta geçti. Zeus üçüncü kuşak tanrı idi.
Zeus, kadınların peşinde koşuyor, kız kaçırıyor, yalan söylüyor, öç alıyor ve çeşitli düzenler kuruyordu. Sekizi ölümsüz tanrıça ve on beşi ölümlü kadınla evlenmiş, sayısız çocuk ve torun sahibi olmuştur. Oğulları Apollon ve Diyonisos dördüncü kuşak tanrılar olarak egemenliği ele geçirmiş olsa da hep Zeus'la mücadele içinde olmuşlardır. Antik Yunan inanışının üç büyük tanrısı idiler.
Diyonisos, Zeus'un Semele'den doğan oğluydu. Semele, birleştiği Zeus'un ışığına dayanamayarak öldü. Zeus, onu kıskanç karısı Hera'nın kötülüklerinden korunmak için yıllarca bacağında gizleyerek büyüttü ve sonra keçi kılığına sokarak kaçmasını sağladı. Su perilerinin arasında büyüyen küçük keçi, at kulaklı ve at kuyruklu Silenos'tan şarap yapmayı öğrendi.
Diyonisos, çiftçilik, bağcılık, meyve ve özellikle üzüm tanrısıdır. Romalılar ona Baküs der ve verimlilik tanrısı olan Liber ile bir tutarlardı. Antik çağın gizemsel din anlayışı Diyonisos kültü idi.
Diyonisos dini, geniş halk kitleleri, özellikle kadınlar arasında yayılmıştı. Orfeus sonrasında Apollon tapınağı tarafından da tanınmış, Delf kahinleri Apollon'un buyruğu olarak halkı bu dine davet etmişlerdir. Bu nedenle Orfeus inancında Apollon ve Diyonisos tek tanrı haline gelmiştir. Eleusis gizemleri de Diyonisos dininden doğmuştur.
Diyonisos dininin en önemli özelliği, inananların kudurmuşçasına kendinden geçmeleri ve tanrıyı kendi içlerine aldıklarına inanmalarıdır. İnananlar, şarap içip sarhoş olarak dağlara çıkarlardı. Dağda naralar atarak döne döne dansederlerdi. Tanrı,  inanırlarına vahşi bir hayvan biçiminde görünürdü. Sarhoş inanırlar hayvana çılgıncasına saldırır parçalar ve çiğ çiğ yerlerdi. Bu yolla tanrıyı içselleştiriyorlardı. Tanrıyı içselleştiren inanırlar tümden çılgına dönüyorlardı.
Apollon, Zeus'un Leto'dan doğan ve en sevgili oğludur. Tanrıların en güzelidir. Leto, kıskanç Hera'dan köşe bucak kaçmış ve en sonunda Delos adasında Kynthos dağında Zeus ve ikiz kız kardeşi Arthemis'i doğurmuştur. Her zaman elideki okları, güneş ışınlarını simgeler. Apollon, şiir, müzik, ışık ve güneşin tanrısıdır. Geleceği haber verir.
MÖ. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da Baküs dini ile Apollon dini çekişme halindedir. Ege'nin ilkel kabileler dönemi anaerkildir. Bu dönemde Baküs dini ön plandadır ve tapınılan ana tanrıça, ay ile sembolize edilir. Anadolu'da uygarlığı kuran Luviler'in Apollon inancı ise yavaş yavaş yayılmaya başlamıştır. Apollon'u temsil eden sembol güneştir.
Pek çok Yunan filozofu gibi Orfeus için de efsane ile gerçek birbirine karışmıştır. İnsan Orfeus, Trakya kralı Oiagros'un oğludur. Tanrı Orfeus ise, Apollon'a adanmış Delf mabedinin bakire rahibelerinden birisinin oğludur. Bu mabette görevli rahibelerin bakire olması zarureti, söz konusu rahibenin, Tanrı Apollon'dan hamile kaldığı iddiasını ortaya çıkartmıştır. Apollon'a ithafen yapılan Delf mabedinde, bir inisiasyon töreni uygulanırdı. Orfeus, müzik aleti çalmasını Apollon'dan öğrenmiştir. Çaldığı müzik aleti, Apollon'un Hermes'ten aldığı ve kendisine verdiği 7 telli lirdir. Kral Midas'a, Eleusis gizemlerini ve ayinlerini öğrettiği söylenir.
Azınlık olan Apollon inanırları, çoğunluktaki Baküs taraftarları tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya idi. Bu ortamda Orfeus, Mısır'a kaçıp Osiris rahiplerine sığındı. Burada inisiye edilen ve Osiris mabedinde 20 yıl geçirerek, sırlar öğretisini alan Orfeus, Apollon dinine yeni bir çehre vermek üzere, ülkesine döndü.
Orfeus, güçlü kişiliği ve bilgeliği sayesinde kısa sürede çevresine birçok yandaş topladı. Kendi dinini öğretirken, Mısırlı rahiplerin yöntemini kullandı ve öğretisini Apollon dini üzerine kurdu. Bunun sonucu olarak çok tanrılı Zeus dini son halini aldı ve Diyonisos kültü ortaya çıktı.
Apollon dininin reformcu lideri ve Diyonisos kültünün kurucusu Orfeus, İyon'da Hermetik inancı tesis etti. Yandaşlarından uygun gördüğü kişileri seçerek, inisiye edip kendi okulunu kurdu.
Orfeik inanışa göre ruh, bedende bir mezardaymış gibi hapistir. İnsanın görevi, ruhunu arındırmak ve özgürleştirmektir. Ruh günahtan, hem bu dünyada, hem öte dünyada ancak ritüelik uygulamalar ile arınabilir. Ölümden sonra ruh, doğru bir hayat sürdüyse cennete, kötü ise, cehenneme gönderilir. Ödül veya ceza aşamasından sonra ruh, yeni bir bedende, yeniden doğar. Ancak üç kere doğru yaşam süren bir ruh, yeniden doğuş döngüsünü kırabilir ve özgürleşir. Yedi telli lirin müziği eşliğinde, göğün yedi küresinden geçer ve Yüce Tanrı katına ulaşır. Orfeik öğretiye göre, tüm tanrıların en büyüğü olan Zeus, tüm evrenin kendisinden varolduğu tanrıdır. Diyonisos ise onun oğlu, yani tezahür etmiş İlahi Kelam'dır. Bir diğer adı ile Horus'tur. İnsanlar, Diyonisos'tan birer parçadır. İnisiyeler ise, insanoğlunun Hermes'leri, yani ikincil tanrılarıdır. Orfeus, "Tanrılar bizde ölür, bizde dirilir." der. Orfeus, gerçek tanrının tek, ancak ikincil tanrıların sonsuz sayıda ve çeşit çeşit olduklarını söyler. Orfeus'a göre yarı tanrılar, Kamil İnsan statüsüne erişerek, yeniden doğuş zincirinden kurtulmuş ilahi ruhlardır.
Orfeik inançta "Yüce Tanrı" fikri açıkça ortaya konmuştur. Orfeus, çok tanrılı inançtan, tek tanrı inancına dönen ilk öğreticidir. Bu yüzden bir ikon olarak, muhtelif Hıristiyan mozaiklerinde resmedilmiştir. Tıpkı Apollon gibi, bakire bir anneden doğmuş olduğu inancı da, Orfeus'un, Hıristiyanlarca benimsenmesinin bir diğer nedenidir. Ancak, Hıristiyan dünyası, Mitra inanırlarından temizlenirken, Orfeus kültünden de vazgeçilmiştir.
"Evohe" kelimesi, Orfeik inisiyelerin parolası haline gelmiştir. Mısır'da "İod-He Vau He" şeklinde telaffuz edilen bu kelime, Musa tarafından da kullanılmıştır. İod, Osiris'i, He Vau He de, İsis'i temsil eder. Aynı kutsal kelimeyi, Pisagor da parola olarak kullanmıştır.
Tıpkı Orfeik inanç gibi, mesleki kuruluşlar da, Mısır yoluyla, İyon'a girdi. Adları, Hermes'e atfen, "Hetairies" olan bu kuruluşlar, inisiyatik yöntemle üye alırlardı. Hermes'i pirleri olarak kabul eden ve ona, tıpkı Mısırlılar gibi, üç defa ulu anlamında "Trimejit" sıfatını layık gören bu kuruluşların yandaşları, kendilerine "Diyonisos Rahipleri" diyorlardı. Bu inanç doğrultusunda Hermes, Yunan tannlar panteonuna girmiş oldu.
Bu kuruluşların üyelerine Diyonisos Rahipleri denilmesi, onların Orfeik inançlarının bir göstergesidir. Birbirlerini tanımak için gizli kelime ve işaretlerden yararlanan Diyonisos Rahipleri'ne, işlerini rahat görebilmeleri için birçok imtiyazlar tanınmıştı.
Orfeus'un Diyonisos'u, Apollon'dan başkası değildir. Güneş tanrısı olan Apollon, Işık'tır. Tanrısal Nur'dur. Apollon'a ithaf edilen Delf Mabedi'nin kapısında, "Kendini Bil" ibaresi yer almaktadır. Dört Dorik sütun üzerindeki üçgen bir çatıdan oluşan Delf Mabedi, Ezoterik öğretinin temellerini bünyesinde barındırmaktadır. Mabedin üzerine inşa edildiği dört sütun, Mısır ve Kabbala Ezoterizmlerindeki dört temel elemanın simgeleridir. Bu dört sütun aynı zamanda, insanın var olduğu fiziki ortamı, dünyayı ve Mikrokozmos'u temsil eder. Dört sütunun üzerindeki, ucu yukarı, yani Tanrıya dönük olan üçgen tavan ise, insanın ulaşmaya çalıştığı Tannnın, yani Makrokozmos'un sembolüdür. Çatının üçgen olması, Tanrısal üçlemeyi, eril ve dişil prensiplerle, Kutsal Kelamı, yani Oğul'u ifade eder.
Orfeus, Tanrı Apollon'a inandığı için bir Baküs ayininde öldürüldü.
Orfeus'un ölümünden sonra, kendilerini gizlemeyi başarmış olan eski Baküs dini yanlıları, ortaya çıktılar ve Orfeik inançların yok olmasını sağlamak için, ellerinden geleni yaptılar. Orfeus karşıtlarının bu sistemli çalışmaları meyvesini o denli verdi ki, bir süre sonra, "Orfeus" adı dahi, efsanevi bir varlığın adı haline geldi. Günümüz Antik Yunan araştırmacıları bile, Orfeus'un yaşayıp yaşamadığı konusunda hemfikir değildirler.
Bu sistemli yok etme girişimi neticesinde Diyonisos Mabedi büyük ölçüde gerilerken, Apollon'a ait olan ve zaten Orfeus'tan önce de varlığını sürdürmekte olan Delf Mabedi ayakta kalmayı başardı. Diyonisos rahipleri, Apollon rahipleri hüviyetine büründüler ve kendilerini çok tanrılı sistemin rahipleri gibi gösterirken, bir yandan da Orfeik inisiasyonlara gizlice devam ettiler.

Kaynakça
1- Düşünce Tarihi. Orhan Hançerlioğlu.
2- Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi. Cihangir Gener.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder