1 Aralık 2009 Salı

Myonisos (Sıçan Adası, Çıfıt Kale)

Myonnesos'a yapıla­cak bir gezi hoş, ama aynı zamanda biraz zor olacaktır. 60 m. yüksekliğindeki sarp bir kayanın oluşturduğu adayı, antik çağda anakaraya bağlayan geçit bugün sular altındadır. Doğanbey Burnu'nun yaklaşık 1.5 km. kuzeyinde kalan kayalığa karadan ulaş­mak güçtür. Yol, Seferihisar'dan Doğanbey'e dek bir hayli düzgün, fakat Doğanbey'den sonra çok bozuktur. Dahası, rehbersiz bulun­ması neredeyse olanaksızdır. Adaya ulaşmak için yüzmek değilse de antik geçidi izlemek gerekmektedir. Suyun yüksekliği çoğu za­man diz boyudur. İşte bu nedenlerle, eğer olanak varsa, adaya Sığacık'tan bir tekneyle ulaşmak kolaylık sağlayacaktır.
Tarihte Myonnesos ile bir ya da iki kez karşılaşılır. Yukarıda belirtildiği gibi kent, kısa bir süre Dionysos Sanatçılarını barın­dırmış, fakat Teoslular buna karşı çıkınca, birlik Lebedos'a taşın­mıştı. Bu olaydan birkaç yıl önce, İ.Ö. 190'da Suriye Kralı III. Antiokhos Roma donanmasına karşı, kıyıları egemenliği altında tut­ma çabaları içindeydi. Erzak peşinde olan Romalılar, bir gün Teos'a doğru yol alırken Myonnesos açıklarında bir düzine ya da on beş tane kadar gemi gördüler. İlkin krallık donanmasından san­dıkları gemilerin, aslında Khios'tan yağmalanmış eşyalarla dolu korsan tekneleri olduğunu anlayınca, takip başladı. Ancak hem erken hareket eden hem de daha hızlı gemilere sahip olan korsan­lar, sağ salim Myonnesos'a vardılar. Ama Romalı komutan büyük bir ödülden vazgeçmek niyetinde değildi, limana girip gemileri ele geçirmeye karar verdi. Komutan çevresel koşulları bilmediğin­den, kararını gerçekleştirmeye koyulmuştur
Tepe geniş bir tabandan, sivri bir doruğa doğru dara­lan bir piramit biçiminde yükselir. Çevresindeki kaya­lıklar dalgalardan öylesine aşınmıştır ki bazı noktalar­da yukarıdan sarkan çıkıntı, aşağıda demirleyen tekne­den daha geniştir.
Bu yüzden Romalılar, kayalardan çekinerek yaklaşmaya kork­muş ve mücadeleyi bırakıp yeniden Teos'a doğru yollarına devam etmişlerdir. Sonuçta iki taraf Myonnesos'ta çarpışmış ve Antiokhos yenik düşmüştür.
Eldeki tek kaynak Livius olsaydı, Myonnesos kayalığının yal­nızca bir korsan sığınağı olduğu sonucuna varılabilirdi. Oysa baş­ka kaynaklar Myonnesos'u bir kent değilse de, tam anlamıyla bir kasaba gibi göstermektedirler. Yerleşme İ.Ö. 500 dolaylarında Miletoslu Hekataios tarafından bir kent, İ.Ö. 100 dolaylarında Ephe­soslu Artemidoros tarafından ise bir "yer" olarak anılmıştır. Plinius, bir zamanlar kasaba niteliği taşıyan Myonnesos'un, kendi çağı­na dek ortadan silindiğini belirtir. En azından, Dionysos Sanatçı­larının bir korsan sığmağına yerleştirilemeyecekleri açıktır. Gözle görünür bir gerçek ise nasıl bir yerleşme olduğunu bilemediğimiz Myonnesos'tan günümüze hemen hiçbir iz kalmadığıdır.
Kayalık düz alanlardan yoksundur ve bu durumuyla bir kasa­bayı barındırmaya elverişli değildir. Doğu-batı yönünde uzanan, birkaç metre genişliğinde bir yarık, kayalığı tam ortadan ikiye böl­müştür. Kuzey kısımda yer yer 2.74-3.05 m. yüksekliğe ulaşan, özenle örülmüş antik bir duvar vardır. Duvarın düzgünlük göster­meyen büyük taşlardan, "Kyklop duvar" adı verilen tarzda örüldü­ğü görülür. Taşlardan her biri aşağı yukarı 2.44 x 1.22 m. boyutlarındadır. Arkaik görünümlü bu duvar, Hekataios'un değindiği kent'ten kalmıştır. Antik Myonnesos'tan başkaca ka­lıntı bulunmamaktadır. Tepeyi kaplayan yıkıntılar yaklaşık 2.000 yıl sonrasına aittir.
Kasaba ve Dionysos Sanatçılarının yerleştiği kesim adanın karşısında, anakarada kurulmuş olmalıdır. Burada, şimdi sistem­siz bir şekilde işlenen, aslında oldukça verimli bir vadi vardır. Myonnesos sınırları içinde kaldığı sanılan bu topraklarda, yüzey buluntusu çanak çömlek parçaları saptanmaktadır. Ancak, şimdi­lik bir antik yapı izi ile karşılaşılmamıştır. Çevrede kilometreler boyunca bir yerleşme bulunmadığından, taşların deniz yoluyla uzaklara götürüldüğü düşünülebilir. Fakat bir temel kalıntısına bile rastlanmaması, daha büyük ören yerlerinde görmeye alıştığı­mız türde dev yapılara, Myonnesos'un hiçbir zaman sahip olmadı­ğını akla getirmektedir. Sanatçılar birliğinin bir tiyatrodan yok­sun yaşayamayacağı ileri sürülecektir, ama böyle bir yapı ortalık­ta görünmemektedir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder