16 Şubat 2011 Çarşamba

Akropolis

The Acropolis
Genel Bilgi
Akropolis
Atina gezilerinin geleneksel başlangıç noktası, M.Ö. 5. yüzyıldan kalma tapınakların bulunduğu Akropolis’tir.
Tarih öncesi uygarlıkların en önemlileri Atina’da gelişmiştir ve insanlık tarihi adına bugüne kadar gelen çok başarılı mimari başyapıtları ortaya koymuştur.
Atina Akropolü, dünyaca tanınmakta ve bilinmektedir. Bu, tarihin en ünlü arkeolojik sit alanının ünü, dünyayı dolaşıp milyonların takdirini kazanmıştır. Akropol Dünya’nın 7 harikasına aday gösterilmiştir. Ancak Atina Akroplünü gezmeyi en sona bırakmışsanız biraz hayal kırıklığı olabilir.
İhtişamı ve göz alıcılığının dışında, buranın tarihi, en güzel çağlarından düşüş dönemine kadar birçok değişik karelerle doludur. Hala Atina semalarının altında parlamayı ve geleceğe ışık tutmayı başarır.
Otelin terasında oturup Akropolis'e bir göz atmak gerekir. Pendelikon mermerinin beyazlığıyla parlar. Rengi günün her anında değişir. Bej, sarı, koyu kırmızı. Bunun için Plaka'da bir otele yerleşmek en iyisi. 
Antik Atina’nın kuruluşu da Akropolis’in eteklerinde başlamıştır. Kasabadan 90 m yükseklikteki, Yunan mimarisinin en önemli örneklerden biridir. Atina şehrinin hemen her yerinden Akropolis’teki tapınaklar görülebilir. Özellikle gece ışıklandırmalarıyla Akropolis, şehrin gözbebeği olmayı gerçekten hak ettiğini kanıtlar bir güzelliğe bürünür. Bir an bile gözden kaybolmayan Akropolis’in bulunduğu Akropol tepesine çıkıp şehri izlerken kendinizi bir an Antik Yunan’da bir tanrı veya tanrıça gibi hissedersiniz.
Akropolis’in ismi, Yunanca’da akro “yüksekte olan” ve polis “şehir” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Antik Yunan’daki şehir planlamasının en temel amacı, tanrıların oturacağı yerler inşa etmekti ve bu amaçla da akropoller yapılırdı. Bu akropoller arasında en çok bilineni Atina’daki Akropolis’tir. Şehrin koruyucu tanrıçası olarak kabul edilen Athena için inşa edilen Akropolis’in bir tepe üstünde olması hem dini hem de askeri açıdan önemliydi. 
Tarih
Şehirden 90 m yüksekteki bu kayalık alandaki ilk tapınaklar M.Ö. 6. yüzyılda yapılmıştır. Şehrin etrafındaki dik yamaç, şehri düşmanlara karşı çok korunaklı hale getirmiştir. MÖ. 480 yılında Pers istilası ile yakılıp yıkılmıştır. Atinalılar uzunca bir süre bölgede çalışma yapmamışlar ama MÖ. 448 yılında Pericles halkını ikna edip bölgede yeniden tapınak yapımına başlamış. 10 yıl içinde Parthenon'un yapımı tamamlanmış, akropolisin yapımı bir asır almıştır. Bugün görülen duvarların çoğu bu dönemde yapılmıştır.
Şehir nüfusu 250.000'i aştığında akropolise sığmayıp çevreye yayılmış, akropolis bir inanç merkezi halini almıştır. Akropolün çevresinde iş merkezi olarak agora ve kültür merkezi olarak da tiyatro yerini almıştır. Akropolden etrafa gözattığınızda Plaka evleri, antik agora kalıntıları ve Diyonisos tiyatrosu görülebilir.
Pentelikon Dağı’ndan çıkarılan özel bir mermerle, bölgede, Athena Nike Tapınağı, Parthenon, Erekhtheion ve Propylaia inşa edilmiş. Ancak zamanla Roma İmparatorluğu’nun güçten düşmesiyle bu yapılar saldırıya açık hâle gelmiş. Osmanlı döneminde bu kayalık alan kale olarak kullanılmış ve kale yapımında tapınakların taşlarından faydalanılmış. 19. yüzyılda Yunanların bağımsızlıklarını elde etmeleriyle birlikte bölgede orta çağ ve Osmanlı'dan kalan her şey kaldırıldı ve antik kalıntılar üzerinde restorasyon çalışmaları başlatıldı.
Gezi
Dionissiou Areopagitou.
Tel: (210) 321 02 19
Giriş: 12 euro, pazar ücretsiz. Bilet bir hafta süre ile Akropolis, Akropolis müzesi, Antik agora, Dionisos tiyatrosu, Karameikos mezarlığı, Roma forumu (Roman Forum), Rüzgar kulesi (Tower of winds) ve Temple of Olympian Zeus için geçerlidir. Her biri için ayrı ayrı 6 euroya da bilet alınabilir.
Yaz: 08:00-19:00, kış: 08:30-18:00 arası açıktır. Akropolü gezmek ise biraz daha zorlu bir macera. Yazın çok sıcak olabiliyor. Bölge Atina’nın en çok görülmek istenen ören yeri olduğu için kalabalık. Sabah ve akşam saatlerinde biraz tenhalaşıyor.  Akropol gezisinin en zevkli saatleri 17:00 sonrası.
Akropolis girişinin hemen alt kısmında bilet kulübesi, küçük bir postane ve snack bar var.
Metro ile Acropolis istasyonuna yakın.
Akropolis’e ulaşmak için dik bir yolu tırmanmanız gerekiyor, bölgenin içi de yüzyıllar boyu aşınmış ve kayganlanmış taşlarla dolu. Bu yüzden ayağınıza kaymayacak rahat ayakkabılar giymenizde fayda var. Ayrıca açık havada gezeceğinizi göz önünde bulundurarak, özellikle yaz mevsiminde, üzerinize güneş yanıklarını önleceyek kıyafetler giymenizi ve güneş kreminizi yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederiz.
Beule kapısından geçilip bir patikayla zirveye doğru çıkılır. Beule kapısı Romalılar tarafından yapılmıştır. Adı, 1852 yılında bulan arkeoloğun adına ithafen Beule gate olmuştur. Kapıdan geçince Propylaia'ya girilir. Burası akropolisin MÖ. 5. yüzyıldaki girişidir. Giriş üzerine giriş yapmak da bir Romalı deliliği olsa gerek.
Propylaia'nın hemen yukarısında sağda Athena Nike Tapınağısolunda Erechtheion bulunur. İkisi arasındaki yol Sacred way (Kutsal Yol) olarak bilinir.
Akropolis'e çıkınca sizi en ünlü Yunan tapınağı olan Parthenon bekler. 
Güneşli bir günde Akropolis'ün doğusundaki Belvedere (teras)'den Atina şehrinin manzarasını izleyebilir ve şehirdeki diğer arkeolojik alanları görebilirsiniz. Akropolis’in bütün şehre yukardan bakan konumu sayesinde Plaka, Kolonaki ve sahil bölgesi gibi şehrin önemli yerleşkelerini de buradan kolaylıkla görebilirsiniz ki şehrin bütününü görmenin en güzel yolu da budur.
Akropolis tepesindeki gezi müzenin de gezilmesiyle tamamlanmış olur.
Akropolis çok kalabalık gelmiş olabilir. Akropolis'i izlemek için Hill of the Pnyx, Hill of the Areopagus ve Hill of Filoppapos (Hill of the Muses - philhellene Filopappos)'den de akropolis izlenebilir.
Akropolis’ten dönerken gezilebilecek bir kaç önemli yapı daha vardır. Bunlar; yaz festivallerinde temsillerin düzenlendiği Heredos Atticus Tiyatrosu ve Dionysos Tiyatrosu’dur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder