Yıllardır bir yerden diğerine gitmek benim için stres kaynağıdır. Göçebe genlerimde bir sorun var benim. Yerleşik hayata gereğinden fazla bağlanmışım. Anlamsız bir sorumluluk hissettiğimden geziden önceki gece saat 02:00'a kadar gidilecek yollar hakkında notlar çıkarıyordum. Uydu fotoğrafları sağolsun.
Sığacık'a daha önce de gittim. Ancak Teos ören yerine ilk gidişim olacak.
Gece saat 2:00'da henüz uyuya hazırlanan ben değilmişim gibi erkenden kalktım. Gezide yiyeceğimiz öğle yemeğini ayarladım. Eşimin de katılımı ile saat 09:15'te Karşıyaka'dan yola çıktık. Seferihisar'a kadar yol çok bildik. Seferihisar'dan Lebedos'a giden yol üzerinde askeri tatbikat alanı var. Bir defa bu yolda tatbikat nedeniyle beklemiştik. Kendi kendime hayıflandım. Tatbikat ile benim ne ilgim olabilirdi ki. Yoluma devam edip gidecektim. Ancak iş öyle değişl. Yolun bir yanından öbür tarafını topa tutuyorlar. Anlaşılan beklemek lazım. George Bean kitabında İzmir'den Seferihisar'a giden yolu da NATO'nun yaptırdığını yazmış.
Yoldan Hulusi'ye telefon ettim. Seferihisar yolunda hemen hemen her zaman radar bulunur diye. Hulusinin cevabı tam ona uygun. Zaten Suzi 80 kilometreden hızlı gidemezmiş. Suzi Hulusi'nin dolmuşu. İlk anda anlamıyoruz bu Suzi kim ve neden Suzi. Sonradan Suzuki marka bir minibüs olduğunu görünce Aslı ve Rengim'in yüzünde muzip bir tebessüm oluştu.
Seferihisar'dan itibaren Sığacık'a ayrılan yol tatilde olduğunuzu hissettirmeye başlıyor. Dar bir yol. Zaman zaman yol kenarında bahçeler ile karşılaşıyorsunuz. Bir veya iki katlı evler, bahçelerin bekçisi.
Sığacık, pazarını yaşıyor. Buluşma yerimiz karakolun önündeki otopark. Arabayı inmek için durduruyorum. Gezginlerin arabaları gelmemiş henüz. Küçük bir Seferihisar gezisi yapılabilir. Bir balık mezatı yapılıyor az ileride. Yıllarca Foça'da çalışmış biri olarak bilirim. Bu balık mezatları ilginçtir. Bir defa ona mezat değil kanto denir. Oldukça kıvrak bir isim. Kasadan 5 kilo barbun dökülür tezgaha. Balık kooperatifi yöneticisi veya onun adamı başlar tellallığa. "Yok mu bu yavrulara 50 lira veren." Ne olduğunu anlamazsınız. Oradakiler sessiz ve hareketsiz dururken tellalın sesinden yeni sayılar dökülür. 60, 70, 80... Bir an gelir. "Sattım." Kim artırdı, ne kadar artırdı, nasıl artırdı, neden sattın? Anladınız mı neden kanto denir balık mezatına.
Az ileride kale var. Kale, Teos antik kentinin kuzey limanı aslında. Ancak İyon limanından pek eser yok. Bu koyu Osmanlı da beğenmiş olmalı ki bir kale konduruvermiş. Kalenin duvarlarında birkaç tane antik limandan kalma mermer gördük. Bir de kenara atılıvermiş sütun parçası. Aslında tüm gününü ayırıp evleri tek tek dolaşmak lazım. Sıvası dökülmüş yerlerden İyon Kentinden yürümüş mermerleri tanıyabiliriz. Onları alıp antik kenti tekrar yapamayacağımıza göre yola devam etmek gerek.
Aslı'nın yüzü soğuktan bembeyaz kesildi. Ne zaman patlayacak, merak ediyorum. Rengim ve ben keyifliyiz. Hatta ben biraz şımarmış olmalıyım ki Rengim'in yanında annesi ile dolaşan çocuk gibi davranıyorum.
Pazar yeri kalenin içinde kurulmuş. Uzun zamandır pazar yeri gezmedim. Ancak her halde sebze meyve satıcısının yanında tabakta hazır yemeğin bu kadar çık satıldığı pazar yeri sayısı azdır. Keşkek benim için baş kahraman. Yanından yutkunarak geçiyorum. Kale surlarına çıkan merdivenlerden birinden çıkıyor, öbüründen iniyoruz.
Aslı'nın cep telefonu çalıyor. Cengiz ve Aydan gelmişler. Onları Hulusi ve Leman izledi. Her iki aileye de yoıl tarifleri içeren birer dosya verdim. Yolun son kısmına iki araba ve bir Suzi devam ettik. Tepelerin arasından antik oymalı mermerler belirmeye başladı. İşte Teos ören yerindeyiz. Kenarda park etmiş bir otobüs. O da ne? Ebruli Tur. Sayın Şükrü Tül'ün gezi grubu da burada olmalı. Umarım geniş ören yerinde karşılaşırız.
Bu gezi ile ilgili önemli planlarım var. Pislik ile kavga eden bir bok böceği gibi davranmaktan vazgeçeceğim. Gezginler geç gelmiş. Boş ver. Antik alanlar tahrip oluyor, kimse sahip çıkmıyor. Ne gam. Bak keyfine, eğlen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder