Bireyler adları ile anılırlar. Hakan olur, Aslı olur. Ancak toplumlar hangi ortak özellikleri ile anılır? Öncelikle hangi yönlerini ön plana çıkarmak istiyorlarsa o yönleri ile anılmalılar. Kimi için insanları bağlayan ortak kültür seviyesi, kimine göre yaşanan toprak, milliyet, tarih... olabilir. Bazıları "Ben Türküm." bazıları "Türkiyeliyim." diyebilir.
Son günlerde Türkiye'nin gündemini işgal eden önemli bir konu da bu. Kültür, alt kültür, Türk, Türkiyeli, müslüman, laik, azınlık...
Bunlar benim dışımda. Ben EGELİYİM. Zeytin yerim, şarap içerim. Yeri gelir çiğ köfte yer, rakı içerim. Bu benim Egeli hissetmemi önlemez. Kırk yıllık Egeli olmaktan ve Egeli hissetmekten kaynaklanan engin tecrübelerime dayanarak Ege insanı hakkında birkaç satır yazmaya karar verdim. Yazdıklarım beni anlatır. Tüm Egeliler'i aynı kefeye koyup birilerini üzmek istemem.
Az önce uzun süren bir muayene sırasında dikkatini nasılsa başka noktalara çekmeyi başardığım bir hastama sordum.
-Nerelisiniz?-Karşıyakalı'yım. Aslında Balıkesir'de doğmuşum. Babamın işi nedeniyle. Ancak bir yaşında İzmir'e gelmişiz. Benim için Karşıyaka'ya geliş, ailem için Karşıyaka'ya dönüş.
Yazarken İzmir'li ve Karşıyaka'lı sözlerinde hata yapmadım. Çünkü Karşıyaka'lı olmak çok önemli. Olmayanlar bilmez. Başka yerlerde var mıdır bilemem. Ancak Karşıyaka'da yaşayanlar henüz buraya yerleşeli birkaç yıl olmuş bile olsa İzmir'li değil Karşıyakalı'dırlar. Kimse "Karataşlıyım." demez. O İzmirli'dir. Ancak Karşıyakalı, İzmirli değildir. Karşıyaka'nın İzmir'den farklı bir plaka numarası bile var. 35 buçuk. Karşıyakalı, bir milli takım tutuyor olabilir. Ancak aynı zamanda KSK taraftarıdır. Bu öyle keyfe keder bir tercih de değil. Gidin bakın. Karşıyaka Çarşısı esnafının KSK'ya yardım yapmayanı yok gibidir. Karşıyaka ismi geçen şarkı, İzmir ismi geçenden fazla olsa gerek.
Bunları düşünürken yeni sorumu sordum.
-Bana Ege insanını tanımlar mısınız?-İzmirli'yi Egeli'den ayırmak isterim. İzmirli yavaş yavaş Amerikan'laşıyor. Ege insanı daha farklı.
-Nasıl bu Ege insanı?
-Samimi ve sıcaktır Egeli. Örneğin Ege'de aç kalmazsınız. Biri yediği gevreğin yarısını uzatıverir.
İzmirli olmayanlar için açıklama yapmak gerek. Sizin bildiğiniz simitin adı İzmir'de gevrektir. Ben, İzmirli olmayanlara bunu defalarca açıkladım. Bu açıklama İzmirli için çok olağan. Ancak İzmir dışından gelen biri anlamamakta direniyor. Gevrek kelimesinin içinde gevremek var. Yani yediğin o halka şeklindeki şeyin kırılgan bir kabuğu vardır. Simit ise halka şeklinde olan demektir. Yani isim, neyi kastettiğinizle ilgili. Sütlü simit başka, gevrek başka.
-Ege erkeği nasıldır?
-Kahveye gider.
-Yani?-Aslında Ege insanı pek çalışkan değildir.
-Haklı olabilirsiniz. İzmirliler için söylenen bir söz vardır. Perşembe akşamı Çeşme'ye yazlığına gider, salı sabahı döner. İki gün olan haftasonu tatilini dört güne çıkarır.
Odada İzmir doğumlu hemşire dahil herkes gülmeye başladı.
Ege insanının biraz tembel olduğu su götürmez. Sanırım bunun en önemli nedeni, Ege'nin verimli olması. Toprak her yerde emek ister. Ancak Ege toprağı vefakardır. Az emeğin kıymetini çok bilir. Hal böyle olunca kahveye gidecek zaman bol olur.
Yaşam şekilleri insanların genlerine işliyor. Bin yılların verimli topraklarında yaşamış Egeliler artık ne iş yaparsa yapsın biraz rahata alışık oluyor.
Hırs da fazla değildir Ege halklarında. Hırs, basamaklarını çıktıkça yükselen bir merdiven gibidir. Basamaklara tırmanmak, yükseldikçe zorlaşır. En zor basamaklar en kısa olanlardır.
Ben bir Egeli'yim. Zeytini, şarabı ile. Güzel kızları, ılık iklimi ile. Aydınlığa dönük yüzü, kucakladığı her dinden kardeşleri ile.
Yaşam şekilleri insanların genlerine işliyor. Bin yılların verimli topraklarında yaşamış Egeliler artık ne iş yaparsa yapsın biraz rahata alışık oluyor.
Hırs da fazla değildir Ege halklarında. Hırs, basamaklarını çıktıkça yükselen bir merdiven gibidir. Basamaklara tırmanmak, yükseldikçe zorlaşır. En zor basamaklar en kısa olanlardır.
Ben bir Egeli'yim. Zeytini, şarabı ile. Güzel kızları, ılık iklimi ile. Aydınlığa dönük yüzü, kucakladığı her dinden kardeşleri ile.
Sevgili Hakan,
YanıtlaSilYazdıklarına ve hissettiklerine tamamen katılıyorum. Aslında bu kar açılımın açıldığı bir zamanda - önce hükümetin kürt açılımı ardından lazların açılımı en sonda izmirli romanların öncülüğünde roman açılımı.- biz de şöyle bir Ege açılımı yapsak mı? Enezden başlayıp Batı Antalyaya kadar olan Troia, Aiol, iyon ve likya topraklarını kapsayan kıyı şeridinde gerçek anlamda laik, demokrat, insan haklarına, yaşam haklarına ve doğaya saygılı, başkalarının diline, dinine ve yaşam şekline hoşgörü ve saygı ile bakan birlikte zeybek/sirtaki oynayan, birlikte Rakı/ uzo içen birlikte bağbozumu şenlikleri düzenleyen " Ege Federe Cumhuriyeti" açılımı yapsak...
En zor gruptur entellektüeller. Ne durdan anlarlar, ne çüşten. Her biri ayrı telden çalar. Hiç birini yola sokamazsın. Bu yüzden Ege Federe Cumhuriyeti ölü doğmuş.
YanıtlaSilDerim ki, Çanakkale Savaşı ile Osmanlı'nın aydını topyekün telef olmasaydı kazanılamazdı kurtuluş savaşı. Mustafa Kemal gibi bir dehanın arkasına takılacak kadar cesur değil entellektüeller. Kaybedecek ne çok şeyleri var. Söyleyecek sözleri, önerecek fikirleri var. Örnek. Orhan Boran'ın babası, tıbbiye öğrencisi. Mustafa Kemal'in ardısıra yollara düşüp bilmem bir kongrede yakalr onu. Der ki. "Amerikan Mandasına meyyal iseniz biz yokuz arkanızda." Fikir pek güzel. Mustafa Kemal de ondan farklı düşünmüyor zaten. Ancak şu durumda yokuz değil, her durumda varız demek lazım lidere.
Bizim entellektüeller öyle değiller şükürler olsun ki. Yılların güveni ile hep birbirimize kenetliyiz. Hiç değilse Cumhuriyetin fikir takımı uyum içinde.
Bir sağlık patronu şöyle demişti. "Bu doktorları yönetmek kedi gütmek gibidir." Bu onun yöneticilik beceriksizliğindendir. Doktor güdülmez. Doktorla birlikte yürünür. Entellektüel de güdülmez. Entellektüel kardeşlerinin yanında yürür.