14 Kasım 2009 Cumartesi

Ege Sözcüğünün Kökeni

"Olmaz. Bir adam bir canavarı öldüremez."
Egeli ağzıyla konuşurken, derisi kalınlaşmış, güneş yanığı elini dizine indirdi. Yanında uzun uzun denizi seyreden daha genç arkadaşı itiraz etti.
"Yalnız değil ki bu adam. Koskoca Atina kralı Aigaios'un oğlu anlı şanlı kahraman Theseus. Yanında babasının iki düzine adamı var."
Yaşlı adam yavaş yavaş sinirleniyordu. Sesini yükseltti.
"Sen beni dinlemiyor musun? Minotauros canavarı Girit'teki koca labirentin içinde diyorum sana. Yirmi adam da girse labirente biri karşılaşacak canavarla. Girit halkından kaç kişi girmiş labirentin içine. Kim sıkıştırsa bir köşeye canavara yenilmiş. Onu alt ederse Theseus yapar dediler. Ama bir adamın becerebileceği iş değil bu."
"Ne yapalım yani. Babası düşünsün."
Yaşlı adamın çaresizliği öfkesini yatıştırdı. Artık daha sakindi.
"Babası oğlunu zor yollamış. Bu delikanlı ki ne savaşlara gidip sapasağlam geri döndü. Bu defa babası da ümitsiz galiba. Canavarı öldürüp gelirsen geminin direğine beyaz yelken çek demiş. Bir haftadır her gün gemiye binip limanın girişine gidermiş."
Kral Aigaios geminin burnunda ufku tarıyordu. Ne gelen vardı ne giden. Öfkeli adımları geminin bordosunu bir gidip bir geliyor, birkaç nefesinden biri öfleyerek çıkıyordu. Bir askerin getirdiği suyu içti. Geminin burnuna koydurduğu çıpanın yanına oturdu. Gözlerinden birer damla yaş süzüldü. Oğlunu kaç savaşa göndermişti. Yıllardır onun yanında gitmeyi bırakmış ama hiç bu kadar endişeli beklememişti. Büyük oğlunu ölüme mi göndermişti acaba. Bir baba, kral bile olsa bunu yapamazdı. Oğlunu ellerine verdikleri günü hatırladı. Elinde Atina'nın gelecekteki kralını mı tutuyordu, hayata tutunmaya çalışan oğlunu mu? Oğlunu karısından bile kıskanmış, günlerce annesinin ak memelerinden ak sütünü emerken bile oğlunu o tutmuştu. İlk kılıcını verdiğinde dünyaya geleli beş yaz geçmişti. Çocuk Theseus kılıcı kaldıramamış, kral baba kılıcın kabzasını tutarak destek olmuştu ona. Derin bir nefes daha aldı ve öfleyerek verdi.
Geminin direğinden bir askerin sesi duyuldu.
"Ufukta bir gemi var."
Kral Aigaios tüm cüssesiyle ayağa kalktı. Üzerindeki elbiseleriyle birlikte dev gibiydi. Dev gibi cüssesini döndürüp dev gibi gözlerini sonuna kadar açtı. Dev gibi ellerini siper edip ufku taradı. Bir noktaya baktı, baktı.
Siyah yelkenli gemi limana yanaşırken içinden sevinç çığlıkları ve kırmızı şarap damlaları yükseliyordu. Theseus sevinç naralarını babasının gemisine ulaştıramayacağını bilse de bağırdı.
"Baba. Minotauros canavarı cehenneme gitti."
Kral Aigaios eğildi. Sanki elbiseler içi boşalmış gibi geminin bordosunu süpürdü. Dev çıpanın ucundaki dev prangayı kalın bileğine geçirdi. Koca elleriyle çıpayı kaldırıp geminin yanından denize bırakıverdi. Koca gövdesi geminin kenarına çarparak denize sürüklendi. Paltosunun eteği gemiyi süpürüp indi denize. Siyah palto bir nokta gibi denizde kaybolurken birkaç asker atladı ardından. Soğuk denizde siyah nokta yok olup gitti.
Siyah noktadan bakan bir çift siyah gözün gördüğü ışık hızla azaldı. Ciğerlerinin üzerindeki basınç artarken derin bir nefes çekti Akdeniz'in tuzlu sularından. Ne ciğeri yandı ne gözleri.
Theseus, giderek yaklaştığı babasının gemisindeki kargaşayı farketti. Mutluluğunu haykırmak istedi. Sesi boğazında tıkandı. Başını kaldırıp yelkenine baktı. Kötü kaderi gibi simsiyah yelkeni gördü. Kalakaldı. Kıpırdayamadı. Ağlayamadı. Mavi denize baktı. Gözleri karardı. Denizi kapkara gördü.
Birkaç acılı kelime. Aigaios Pontos. Aigaion Pelagos.
Masmavi denize baktım. Ege denizi. 
 
Ege kelimesinin kökeni konusunda birkaç mitolojik öyküden en popüler olanı şöyle.
Girit halkı, adadaki labirentte yaşayan boğa başlı Minotauros canavarından yaka silkmektedir. Atina kralı Aigaios (Aigeus)’un oğlu, büyük kahraman Theseus, canavarı öldürmek için Girit adasına doğru yola çıkar. Babasına başarılı olduğunu bildirmek için dönüşte gemisine beyaz yelken çekeceğini söylemiştir. Theseus, Minotauros canavarını öldürür. Ancak heyecan ve acele ile yelkenleri değiştirmeyi unutur. Siyah yelkenli geminin limana girdiğini gören kral Aigaios, oğlunun öldüğünü zanneder. Kendini Akdeniz’in serin sularına bırakır. Onu saran sulara Aigaios Pontos (Aigaion Pelagos) adı verilmiştir. Yani bizim Ege Denizimiz.

1 yorum: