Teos, tarihin ilk İyon kenti idi.
Küçük Asya Tarihi adlı eserin yazarı Sari Teksiye, Teos'u M.Ö. 2000 yıllarında Akalar'dan kaçan Giritliler tarafından kurulmuş olan bir Karya şehri olarak gösterir. M.Ö. 1190 yıllarında Dorlar'ın önünden kaçan Akalar ve bazı Yunan kavimleri Batı Anadolu sahillerine göçmeye başladılar.
Teos'un Boiotia'daki Orkhomenos'tan (Teselya) Dionysos'un oğlu Athamas başkanlığında gelen Minyas halkı tarafından M.Ö. 1080 yıllarında kurulduğu anlatılır. Kafile çok iyi karşılanmıştır. Minyas halkını Kodros'un sayısız oğullarından Apeküs önderliğindeki İyonyalılar ile Atinalılar izlemişlerdir.
Böylece yerlileri azınlıkta kalan Teos, Karya şehri olmaktan çıktı ve İyon şehri oldu.
Teos, hızlı bir şekilde gelişmiş ve çok geçmeden halkının büyük bir bölümünü Phokaia'ya ve Efes'e gönderecek duruma gelmiştir.
Teos'u önce Lidyalı'lar, daha sonra Persler istila etti. Persler M.Ö. 545'te İyon kentlerini alınca, Teos halkı Thrakia yönüne yelken açtı ve orada Abdera kentini kurdu. Abdera, 5. yüzyılda yaşamış iki ünlü filozof olan Protagoras ile Demokritos'un vatanı idi. Burası daha önce klazomenai'li Timesios tarafından kurulmuş, fakat yerleşilmemiş bir kolonidir. Teoslular kente yerleştikten sonra Timesios'un adını ölümsüzleştirdiler. Abdera, en tanınmış Teos kolonisi olmasına karşın Teoslular'a bir itibar sağlamamıştır. Kolonistlerin çoğu kısa bir süre sonra ana kente geri döndüler.
Göçe rağmen ilk günlerdeki zenginlik hızla yeniden kazanıldı. M.Ö. 494 yılında Teos, Lade Savaşına on yedi gemi gönderecek düzeye yükselmişti. Delos Birliği'ne altı talent vergi ödeyen Teos, bu tutarla İyonya kentlerinin en varsılları arasında yerini aldı. Varlığını deniz ticaretine borçluydu kuşkusuz. Bu evrede Smyrna bir köy durumuna düşmüş, ticaretten Smyrna'ya gidecek payı da Teos kapmıştı.
M.Ö. 304 yılında bütün İyonya bir depremle sarsıldı. Belki bu olayın sonucunda Antigonos, Lebedos halkını Teos'a taşımayı ve iki kenti, bir kentin çatısı altında kaynaştırmayı önerdi. Antigonos'un bu "synoikismos" ile ilgili tasarıları, Seferihisar'da ele geçmiş uzun bir yazıtta korunagelmiştir. Fakat 302'de Antigonos, Teos'u Lysimakhos'a kaptırıp ertesi yıl da bir çarpışmada ölünce, tasarılarının hiçbiri yürürlüğe girmedi. Lysimakhos'un başka düşünceleri vardı; kısa süre önce kurduğu Yeni Ephesos kenti için insan gerekiyordu. Teos ve Lebedos yurttaşlarından bazıları oraya gönderildi.
Romalılar'ın Anadolu'ya hakimiyetinden sonra Teos M.Ö. 218-204 arasında Bergama Kralları'na bağlı kalmıştır. Diğer Ionia kentleri gibi Teos da Pergamon Kralı I. Attalos’a vergi veriyor ve Bithynia savaşı giderlerine katılıyordu. Bu yüzden Pergamon krallığı hakimiyetindeki kent maddi ve manevi açıdan sorunlar yaşıyordu.
Seleukos Kralı III. Antiokhos, Karia’daki Ptolemaios hakimiyetine son vermek için çıktığı Batı seferinde, İyonya kıyılarındaki bazı kentlerle işbirliği içine girmişti. Teos, MÖ. 204-190 yılları arasında Seleukoslar’ın hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 204-202 yılları arasında gerçekleşen kısa süreli seferler sırasında Teos, Seleukoslar ile işbirliği yapmıştır.
Antiokhos dönemiyle birlikte kent, ekonomik ve politik açıdan değişime uğradı. İyonia’da Seleukoslar’a bağlı tek kent olan Teos, çevresindeki Pergamon krallığına bağlı İyon kentleri (Kolophon, Notion, Lebedos ve Klazomenai) tarafından kuşatılmıştı. Teos, Suriye’den İyonia’ya kadar uzanan Seleukos Krallığı’nın uç savunma ve ticaret kenti olarak önemini korudu.
M.Ö. 194 yılında önemli bir savaş olur. Bu dönemde Antiokhos ile Romalılar kıyılar üzerindeki egemenlik uğruna mücadele etmektedirler. Teos halkı kralın orduları için bol miktarda erzak toplamışlardır. Bunun içinde beş bin küp de şarap vardır. Durumu öğrenen Roma amirali hemen Teos'a dümen kırar; kentin gerisindeki kuzey limanına demirleyerek Teos arazisini yağmalamaya başlar. Teoslular Romalıların bu hareketlerinden yakınınca komutan, iki seçenek koyar önlerine: Ya Antiokhos için toplanan erzak kendisine bırakılacak ya da onlara düşman gibi davranılacaktır. Kent halkı, seçenekler üzerinde görüştükten sonra komutanın dileğine uymayı kararlaştırır. O sırada, krallık donanması da birkaç kilometre güneydeki Makris (bugün Doğanbey) Adası önlerinde seyretmektedir. Romalıların girişimlerini öğrenen krallık donanması komutanı, onları limanda kıstırmayı tasarlar. "Çünkü" der Livius, "iki burun körfezin ağzını o derece daraltmaktadır ki iki gemi aynı anda harekete geçip ilerleyemez." Livius'un bu sözleriyle gerçekleri abarttığı kesindir. Liman girişi aslında 804.7 metredir. Yine de iki burnun ardına gizlenip rüzgâra karşı dışarıya çıkmaya çalışan Roma gemilerine saldırmak iyi bir fikirdir ve başarıya ulaşma olasılığı vardır. Ancak, uygulamaya geçilmeden önce, Romalı amiral şarap ve diğer erzağın gemilere yüklenebilmesi amacıyla, donanmayı kentin önündeki güney limana kaydırmanın daha yerinde olacağını düşünür. Adamları erzağı, özellikle şarabı almak üzere kıyıya çıktıklarında, krallık donanmasının saldırıya hazırlandığı duyulur. Büyük bir panik meydana gelir. Romalı denizciler müthiş bir kargaşa içinde geri çağrılır ve gemilere doluşurlar. Livius yaşanan sahneyi, ansızın çıkan bir yangına ya da bir kentin düşüşüne benzetmiştir. Kargaşayı izleyen çarpışmada, Roma donanması üstünlüğünü kanıtlar ve hemen ardından Antiokhos, barış yollarını boş yere aramaya başlar. Aslında bu, Teos'un tarih sahnesinde oynadığı son roldür, çünkü Roma eyaletinin kurulmasıyla kent, bir daha olayların akıntısına giremeyecektir.
Büyük İskender Teos'u bir kanalla İzmir Körfezi'ne bağlamayı tasarlamıştı.
M.Ö. 17 yılında Roma İmparatoru Tiberyus'un devrinde Ege'de şiddetli depremler başladı. Bu depremler aralıklı olarak iki yüzyıl kadar sürdü. Bütün Ege şehirleri yardımlaşarak yıkılanları tamiri, yaralıları sarmaya çalıştılar ise de deprem üstün geldi. Şehirler yıkıldı, ahali deprem bölgesini terke mecbur kaldı. İşte Teos bu suretle harabe haline geldi.
Küçük Asya Tarihi adlı eserin yazarı Sari Teksiye, Teos'u M.Ö. 2000 yıllarında Akalar'dan kaçan Giritliler tarafından kurulmuş olan bir Karya şehri olarak gösterir. M.Ö. 1190 yıllarında Dorlar'ın önünden kaçan Akalar ve bazı Yunan kavimleri Batı Anadolu sahillerine göçmeye başladılar.
Teos'un Boiotia'daki Orkhomenos'tan (Teselya) Dionysos'un oğlu Athamas başkanlığında gelen Minyas halkı tarafından M.Ö. 1080 yıllarında kurulduğu anlatılır. Kafile çok iyi karşılanmıştır. Minyas halkını Kodros'un sayısız oğullarından Apeküs önderliğindeki İyonyalılar ile Atinalılar izlemişlerdir.
Böylece yerlileri azınlıkta kalan Teos, Karya şehri olmaktan çıktı ve İyon şehri oldu.
Teos, hızlı bir şekilde gelişmiş ve çok geçmeden halkının büyük bir bölümünü Phokaia'ya ve Efes'e gönderecek duruma gelmiştir.
Teos'u önce Lidyalı'lar, daha sonra Persler istila etti. Persler M.Ö. 545'te İyon kentlerini alınca, Teos halkı Thrakia yönüne yelken açtı ve orada Abdera kentini kurdu. Abdera, 5. yüzyılda yaşamış iki ünlü filozof olan Protagoras ile Demokritos'un vatanı idi. Burası daha önce klazomenai'li Timesios tarafından kurulmuş, fakat yerleşilmemiş bir kolonidir. Teoslular kente yerleştikten sonra Timesios'un adını ölümsüzleştirdiler. Abdera, en tanınmış Teos kolonisi olmasına karşın Teoslular'a bir itibar sağlamamıştır. Kolonistlerin çoğu kısa bir süre sonra ana kente geri döndüler.
Göçe rağmen ilk günlerdeki zenginlik hızla yeniden kazanıldı. M.Ö. 494 yılında Teos, Lade Savaşına on yedi gemi gönderecek düzeye yükselmişti. Delos Birliği'ne altı talent vergi ödeyen Teos, bu tutarla İyonya kentlerinin en varsılları arasında yerini aldı. Varlığını deniz ticaretine borçluydu kuşkusuz. Bu evrede Smyrna bir köy durumuna düşmüş, ticaretten Smyrna'ya gidecek payı da Teos kapmıştı.
M.Ö. 304 yılında bütün İyonya bir depremle sarsıldı. Belki bu olayın sonucunda Antigonos, Lebedos halkını Teos'a taşımayı ve iki kenti, bir kentin çatısı altında kaynaştırmayı önerdi. Antigonos'un bu "synoikismos" ile ilgili tasarıları, Seferihisar'da ele geçmiş uzun bir yazıtta korunagelmiştir. Fakat 302'de Antigonos, Teos'u Lysimakhos'a kaptırıp ertesi yıl da bir çarpışmada ölünce, tasarılarının hiçbiri yürürlüğe girmedi. Lysimakhos'un başka düşünceleri vardı; kısa süre önce kurduğu Yeni Ephesos kenti için insan gerekiyordu. Teos ve Lebedos yurttaşlarından bazıları oraya gönderildi.
Romalılar'ın Anadolu'ya hakimiyetinden sonra Teos M.Ö. 218-204 arasında Bergama Kralları'na bağlı kalmıştır. Diğer Ionia kentleri gibi Teos da Pergamon Kralı I. Attalos’a vergi veriyor ve Bithynia savaşı giderlerine katılıyordu. Bu yüzden Pergamon krallığı hakimiyetindeki kent maddi ve manevi açıdan sorunlar yaşıyordu.
Seleukos Kralı III. Antiokhos, Karia’daki Ptolemaios hakimiyetine son vermek için çıktığı Batı seferinde, İyonya kıyılarındaki bazı kentlerle işbirliği içine girmişti. Teos, MÖ. 204-190 yılları arasında Seleukoslar’ın hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 204-202 yılları arasında gerçekleşen kısa süreli seferler sırasında Teos, Seleukoslar ile işbirliği yapmıştır.
Antiokhos dönemiyle birlikte kent, ekonomik ve politik açıdan değişime uğradı. İyonia’da Seleukoslar’a bağlı tek kent olan Teos, çevresindeki Pergamon krallığına bağlı İyon kentleri (Kolophon, Notion, Lebedos ve Klazomenai) tarafından kuşatılmıştı. Teos, Suriye’den İyonia’ya kadar uzanan Seleukos Krallığı’nın uç savunma ve ticaret kenti olarak önemini korudu.
M.Ö. 194 yılında önemli bir savaş olur. Bu dönemde Antiokhos ile Romalılar kıyılar üzerindeki egemenlik uğruna mücadele etmektedirler. Teos halkı kralın orduları için bol miktarda erzak toplamışlardır. Bunun içinde beş bin küp de şarap vardır. Durumu öğrenen Roma amirali hemen Teos'a dümen kırar; kentin gerisindeki kuzey limanına demirleyerek Teos arazisini yağmalamaya başlar. Teoslular Romalıların bu hareketlerinden yakınınca komutan, iki seçenek koyar önlerine: Ya Antiokhos için toplanan erzak kendisine bırakılacak ya da onlara düşman gibi davranılacaktır. Kent halkı, seçenekler üzerinde görüştükten sonra komutanın dileğine uymayı kararlaştırır. O sırada, krallık donanması da birkaç kilometre güneydeki Makris (bugün Doğanbey) Adası önlerinde seyretmektedir. Romalıların girişimlerini öğrenen krallık donanması komutanı, onları limanda kıstırmayı tasarlar. "Çünkü" der Livius, "iki burun körfezin ağzını o derece daraltmaktadır ki iki gemi aynı anda harekete geçip ilerleyemez." Livius'un bu sözleriyle gerçekleri abarttığı kesindir. Liman girişi aslında 804.7 metredir. Yine de iki burnun ardına gizlenip rüzgâra karşı dışarıya çıkmaya çalışan Roma gemilerine saldırmak iyi bir fikirdir ve başarıya ulaşma olasılığı vardır. Ancak, uygulamaya geçilmeden önce, Romalı amiral şarap ve diğer erzağın gemilere yüklenebilmesi amacıyla, donanmayı kentin önündeki güney limana kaydırmanın daha yerinde olacağını düşünür. Adamları erzağı, özellikle şarabı almak üzere kıyıya çıktıklarında, krallık donanmasının saldırıya hazırlandığı duyulur. Büyük bir panik meydana gelir. Romalı denizciler müthiş bir kargaşa içinde geri çağrılır ve gemilere doluşurlar. Livius yaşanan sahneyi, ansızın çıkan bir yangına ya da bir kentin düşüşüne benzetmiştir. Kargaşayı izleyen çarpışmada, Roma donanması üstünlüğünü kanıtlar ve hemen ardından Antiokhos, barış yollarını boş yere aramaya başlar. Aslında bu, Teos'un tarih sahnesinde oynadığı son roldür, çünkü Roma eyaletinin kurulmasıyla kent, bir daha olayların akıntısına giremeyecektir.
Büyük İskender Teos'u bir kanalla İzmir Körfezi'ne bağlamayı tasarlamıştı.
M.Ö. 17 yılında Roma İmparatoru Tiberyus'un devrinde Ege'de şiddetli depremler başladı. Bu depremler aralıklı olarak iki yüzyıl kadar sürdü. Bütün Ege şehirleri yardımlaşarak yıkılanları tamiri, yaralıları sarmaya çalıştılar ise de deprem üstün geldi. Şehirler yıkıldı, ahali deprem bölgesini terke mecbur kaldı. İşte Teos bu suretle harabe haline geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder